12 Kasım 2016 Cumartesi

SENİN GİBİ

SENİN GİBİ


İki gün önce kavga etmişlerdi ve arkadaş kalmak üzere ayrılmışlardı. O sabah yine de onu görmek için evine gitmişti. Eve girdikten sonra ayakkabılıktaki botlarının yanındaki topuklu ayakkabılar dikkatini çekti. “Ağlamayacağım” diye tekrarladı içinden.

“İçeri gelsene”

“Rahatsız etmeyeyim” diye cevapladı.

Biraz tereddüt ettikten sonra girdi. Mutfağa, pencere kenarındaki o hep kahve içtikleri masaya geçip oturdu. Biraz havadan sudan konuştuktan sonra “Bu kadar çabuk davranacağını düşünmezdim.”dedi.

Bir şey söylememişti. Öylece durduktan sonra birden ağlamaya başladı adam. Kimse sana benzemez diyor ağlıyordu. Birbirlerine sarılıp ikisi de ağlıyordu artık.. Öylece dakikalarca gözyaşı döktüler hiç konuşmadan. Birlikte paylaştıkları ne varsa aklından geçiyordu. "Buna beni sen zorladın" dedi. Başkasını bulacağını söylemiştin ya bu beni öylesine kırdı ki senden intikam almak isterken kendimi yaraladım.

Solgun sokak 15 numaralı kapının önünde bir kız çocuğu oynuyordu. Teyzesi elini tutup eve götürdü onu. Annem nerede diye sordu çocuk. Kadın göz yaşlarını silerek kucakladı onu. Ben de senin annenim artık diyordu. Annen çok uzaklara gitti bir gün sen de onun yanına gideceksin. Sonraki günlerde diğer kardeşleriyle birlikte bir süre orada bir süre burada kalıp, sarılacak anneden yoksun ve baba sevgisinden mahrum, babasının o kocaman ellerinden korkarak büyüdü. Zamanla anladı ki annesi olmayınca kimse anne olamıyordu.

Yıllar geçti bir adamı sevdi, evlendi. Harika dediği evliliği, geçmişte çektiği bütün acıları sona erdirmişti. Bundan sonra güzel günler bekliyordu onu. Fakat ne olduysa oldu o güzel rüya da bitti. Tek başına fakat güçlü bu kadın her zorluğun altından kalkıyordu. Artık aşka kendini kapatmış, sadece bir iş kadını olarak kendini işine adamıştı. Bir gün onu gördü. Daha önce karşılaşmış gibiydiler. Birinin dediğini öbürü tamamlıyor, birlikte geçirdikleri o eğlenceli ve güzel saatler birbirini kovalıyordu. Bazen düşünmek yetiyordu da,  telefon çalıyor karşılıklı şaşırıyorlardı. Onun için nelerden vazgeçmemişti ki, neleri feda etmemişti. Bu insanın başına bir kere gelebilecek güzellikte bir şeydi ve her şeye değerdi.

“Bütün bir ömür geçirmeye değecek bir kadın varsa o da sensin”. dedi.

“Biz arkadaşız zaten.” dedi kadın. "Tabi ki hayatında bir kadın olacaktı fakat bunun bu kadar çabuk gerçekleşeceğini bilmiyordum. Önemli değil, madem başlamışsın devam ettirmelisin. Benimle bir geleceğin yok zaten. Evlenmeyi düşünmüyorum geçmişi unut, hayatını onunla sürdür, mutlu olmak hakkın."

“Görüşürüz, kendine iyi bak” dedi ve çıktı evden kadın. Yol boyunca ağladı. Eve gidip sayfalarca yazı yazdı.

“Senden başka bir adam bana dokunamayacak. Bundan sonra kimseyi hayatıma katmayacağım. Sen mutlu olurken ben kahrolacağım ama kimse bilmeyecek. Bu kadar severken neden birlikte olamaz insan.

Dinmeyen göz yaşım, anlayamadın bendeki aşkı sen. Öyle büyüktü ki sığmıyordu kalbine. Senin boşluğunu kim doldurabilir ki. Bundan sonra karşılaştığım hangi adam bana senin gibi bakar. Ben hangi adamın gözlerinde, sende gördüğümü görebilirim. Sen mutlu  ve iyi ol bir tanem. Ben başka bir şey istemiyorum bundan sonra. Bir tarafım eksik olacak, her gün uyandığımda seni görmek, sarılmak istediğimde olmayacaksın ve bu beni daha yalnız yapacak. Daha güçlü gözükeceğim fakat hepsi bir yalandan ibaret olacak.”

Adam kapıyı kapattıktan sonra mutfağa geri döndü. Bir sigara yaktı. “Yanımdaki her kadına senmişsin gibi sarılacağım. Bu beni daha da mutsuz yapacak. Çünkü hiç biri senin gibi olmayacak. Asla bir daha bu kadar sevmeyeceğim.” dedi.


Bir hikaye daha böyle yanlış, hak etmedikleri bir sonla bitiyordu iki sevgilinin...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder