21 Ocak 2018 Pazar

SURETLER VE ASILLAR 3.BÖLÜM

 Okumak isteyenler için 1. Bölüm
                                    2. Bölüm         

             Gözlerini kapadı. "Senden başka hiçbir adamın sesini artık duymak istemiyorum. Keşke yanımda olsan ve bana şarkılar söylesen." diye kendi kendine konuştu. Sonra tekrar sessizliğe büründü ve hikayeye devam etti.

             Dükkanın kapanmasına çok az zaman kala gelen müşterilerin doluştuğu sırada, kapıda bir adam belirdi. Yine her zaman olduğu gibi mağazamız kapanmak üzeredir anonsunun ardından, diğer müşteriler kapıdan çıkıp giderken adam emin adımlarla ilerledi. "Tablolara bakacaktım" deyince tabii akan sular durur mağaza gerekirse açılır neyse. Kasaya yakın, duvarları süsleyen goblen yani dokuma tablolara uzun uzun bakıp "Şunu alıyorum" dedi. Cironun ortalamanın altında olduğu bir günde bu mutluluk verici cevap, tüm yorgunluğa değerdi.. O anda öyle sevinmişti ki, tabloyu nasıl paketleyip adama tutuşturduğunu hatırlamıyordu. Adam tabloyu aldı döndü ve "Yarın yine geleceğim" dedi. Kadın, "Çok memnun oluruz efendim, yine bekleriz" diyerek adamı kapıya kadar yolcu etti.

             Ertesi gün yine kapanmaya az kala geldi.  Sonraki ve diğer günlerde de geliyor, artık onun geliş saati bekleniyordu. Akşam saatler 19.10'u gösterdiği sırada kapıya çıktı ve gelişini heyecan içinde beklerken, yine her zamanki gibi 19.15'te kapının önünde olan adam, bu kez biblolara doğru yöneldi. Onları dikkatle inceledikten sonra, kadına "Neden bu eşyalara, bu kadar sevgiyle bakıyorsunuz? diye sordu. "İçimdeki nedensiz sevginin kaynağını bilemiyorum fakat bana canlıymış gibi geliyorlar. Belki de canlıdırlar, sadece biz duyamıyoruz olamaz mı?"  Adam kadına yaklaştı ve kulağına kadar eğilip "İşte seni bu yüzden çok seviyorum" dedi. Kadın şaşkınlık ve utançla bir adım geri kaçtı. Ne diyeceğini bilemedi. Bir mektup uzattı ve sözlerine devam etti adam, hiç tereddüt etmeden. "Gittikten sonra oku. yine geleceğim." Mektubu heyecanla aldı kadın. O gittikten sonra da aceleyle açtı.

               "Ruhumun Aynası" diye başlanmıştı mektuba.

               "Seninle karşılaştığım günden beri o tatlı tebessümün, içtenlikle kurduğun çümlelerin bir gün olsun aklımdan çıkmadı. Buraya, bu dükkâna her gelişimde seni bir tablo gibi izlemek bana nasıl bir mutluluk veriyor bilemezsin. Bazılarını kaybettim sandığım, bazılarını daha önce hiç farketmediğim duygularımı sende görmek beni yaşadığıma inandırdı.

               Dükkândaki tüm eşyalara olan sevgin ve onlara her şefkatle dokunuşun, hayatla ilgili ümitlerimi yeniden yeşertti. Beni sonsuzluğa inandırdın. Seni her gün görmek ve dinlemek istiyorum. Yalnızlığıma arkadaş ol istiyorum. İçimde benim için yaratıldığına dair tuhaf bir his var. Öyle ki sen olmasaydın ben, şuan olduğum kişi olamazdım."

 Not: Salı akşamı, bizzat kendi ellerimle hazırlayacağım yemeğe davetlisin. Beni kırmaz da gelirsen çok mutlu olacağım. Cevabın ne olursa olsun sonsuza kadar kalbimin sahibisin.

               Evin kapısına geldiğiğinde dizlerinin bağı çözülür gibi oldu. Heyecandan oraya yığılıp kalacaktı. Kapının yanındaki merdivene oturdu. Biraz kendine geldikten sonra derin bir nefes alıp kapıyı çaldı.

               Adam kapıyı açtığında, ona çok yakıştığını düşündüğü önlüklü hali, kadını gülümsetmişti. İçeriden nefis yemek kokuları geliyordu. Masa özenle hazırlanmıştı. Kadın elindeki paketi adama uzattı. "Ufak bir hediye" diye ekledi. O akşam öyle güzel geçmişti ki yıllardır karşılaşmamış olduklarına üzüldüler.

              Gramofonda taş plaktan Müzeyyen Senar'dan Fikrimin İnce Gülü şarkısını dinlediler. Sabaha kadar konuştular. Kadının hediye olarak getirdiği, Şarkı söyleyen adam biblosunu, Yazı yazan kadın biblosunun yanına koydular. Yazı yazan kadın biblosuna ait kağıdın üzerinde "Yanında olacak" yazıyordu. Artık her yazılan anlaşılmış, kehanet gerçek olmuştu.

             Ne biblolar ne de kadın ve adam bir daha hiç ayrılmadılar.

              Derler ki bazı insanlar birbirleri için yaratılmışlardır ve mutlaka dünyada karşılaşırlar. Tamamlanmak için birbirlerini bulurlar.

14 Ocak 2018 Pazar

SURETLER ASILLAR - 2. BÖLÜM

Okumak isteyenler için 1. Bölüm


           Gittiği evde kütüphanenin üstündeki rafa konulan yazı yazan kadın biblosu çok mutlu olmuş, bir o kadar da şarkı söyleyen adam biblosundan ayrıldığı için üzülmüştü. Yazılarına her zaman yaptığı gibi devam ederken, başka bir şey yapamayacağını da fark ediyordu. İşte o gün ayrılırken çok ağlamıştı ya onun için daha acıklı hikayeler yazmaya başlamıştı. Hikayeleri yine kimse tarafından okunamıyordu. Sabahları silinme gibi bir huyu vardı hikayelerin. Evdeki çok okuyan adam yeni bir kitapla ilgili çalışmalar yaptığı için, odasından çıkmadan sürekli yeni bölümler ekliyordu romanına. Adam iktisat profesörüydü, ne gerek vardı şimdi roman yazmaya. İktisat üzerine bir kitap yazsa öğrencilerine onu zorla aldırsa, elbet köşeyi dönebilirdi. Öyle yapmıyordu da belki bazılarının dalga geçebileceklerini bile bile roman yazıyordu. Yazı yazan kadın biblosu, onu izlemekten çok hoşlanıyordu.

         -İyi ki de beni alıp buralara getirdiler fakat çok yalnızım.
         -Ah şarkı söyleyen adam neredesin?
         -Şimdi kimin için söylüyorsun şarkılarını?
         -Beni unuttun mu artık?

          Bir daha onu görmesi imkansızdı. Nasıl görebilir, o güzel sesini nasıl duyabilirdi ki. Her gece ağlıyordu. Acaba diyordu aynı maddeden mi yapılmışız? Bir bütünün parçalarıyken bize ayrı bir form mu vermişler? Bu, acayip, ancak oldukça mantıklı çıkarımından sonra tekrar yazmaya başladı

           Biblocu Bilgin adında bir adam, kalp şeklinde bir metal bulur. Bu metalin ne olduğunu ve nereden geldiğini çözemez. Sanki gökyüzünden düşmüş gibidir. Bu kalp şeklindeki maddeyi, uzun süre atölyesinin bir köşesinde saklar. Gelen giden kimselere de asla göstermez. Bir gece rüyasında kalbin ikiye ayrıldığını, iki farklı bibloya dönüştüğünü görür. Bu rüya tam yedi gece tekrarlanır. Yedinci gecenin sabahına uyandığında, kalkıp rüyasında gördüğü bibloları yapmaya başlar. Bu esnada da kimseye göstermez onları. Bu madde sanki büyülüdür. Bir kadın ve bir erkek biblosu çıkar ortaya. Biri şarkıcı biri yazar biblosu olan eşsiz güzellikteki iki bibloyu ayrı şehirlerdeki dükkanlara satar. Şehirlerin arasında yedi saatlik yol vardır. Yedi yıl boyunca ayrı şehirlerdeki biblolar kimse tarafından alınmaz. Yedi yıl kimse fark etmez onları. Yedinci yılın sabahında dükkan sahiplerinden biri ölür ve mirasçılar dükkanı devretmeye karar verirler. Gazeteye ilan verirler. Yedi ay kimse aramaz sormaz. Yedinci ayın sonunda biri telefon açar ve dükkanı almak istediğini söyler. Yok pahasına da olsa devretmeye razı olan mirasçılar pazarlık bile yapmadan telefon eden adama dükkanı satarlar. Adam bir süre uğraştıktan sonra dükkanı kapatır ve bütün hediyelik eşyaları satar. hediyelik eşyaların tümü, işini çok severek yapan biri tarafından alınır. Gelen tüm eşyaları sevgiyle paketinden çıkararak raflara dizen kadın, yazı yazan kadın biblosunu şarkı söyleyen adam biblosunun yanına bir yere götürür. Daha sonra alt rafa alır yazı yazan kadın biblosunu.  Hikaye de işte tam olarak orada başlar. Sonrası bildiğiniz gibi ayrılık. Acaba kavuşabilecekler mi? Sabah kalktığında hikaye tekrar silinecek mi? Tüm hikayeler silinse bile duygular asla yok olmazlar. Tıpkı gerçeklerin üstü kapatılsa bile yok edilmeyeceği gibi.


Okumak isteyenler için 3. Bölüm